10.11.10

Peynirliyumurta.Çarpan cinsten!



Yaşarken  gördüklerimiz, hissettiklerimiz, baktıklarımızın yanında ve en derinde bir de itiraf etmediklerimiz var.
Biri, herhangi bir yolla deşmedikçe asla dışarıya çıkmayacak irin.
Çıktığı zaman ise kimselerin dokunmaya cesaretlenemediği, yerine göndermeye niyetlenemediği “kızıl” zamanlar!
Hepsini tek tek gözden geçirmek için, peynirli yumurta!

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, SDKM – Oda Tiyatrosu’nda.
Kimi zamanlarda.
Yolu düşene.
(çokbeğenmişimresmen.)

Greengrass.

green.


“lay your head where
my heart used to be
hold the earth above me
lay down in the green grass
remember when you loved me

come closer don't be shy
stand beneath a rainy sky
the moon is over the rise
think of me as the train goes by
clear the thistles and brambles
whistle didn't he ramble
now there's a bubble of me
and it's floating in thee
stand in the shade of me
things are now made of me
the weather vane will say
it smells like rain today
god took the stars and he
tossed 'em can't tell
the birds from the blossoms
you'll never be free of me
he'll make a tree from me
don't say goodbye to me
dscribe the sky to me
and if the sky falls mark
my words - we'll catch mucking birds.”

                            tomwaits. 



renkligevreküzerine.



renkligevreklerizbiz.


Başka insanlar, başka dünyalar, başka rüyalar. Her birimiz bu kadar farklıyken bir arada yaşamak biraz “garip”leşiyor. Yoruyor. Bir atsak egolarımızı, bir farkına varsak farklılıkların, bir anlasak farklılığın sayesinde farkındasın olanlardan. Bir sıyrılsak buralardan!

Başka bir yer mümkün mü?

Sanmam.

Sen, ben buralarda oldukça sıkışıp kalmaya, özgürleşememeye mahkumuz. Hiç gidecek miyiz buralardan?

Belki bir ara.

Görmeyeceksin. Bencilliğinin farkına varacaksın. Bencilliğin olacak seni ayakta tutan, kimseye yer olmayacak dünyanda. Dünyan koskocaman olacak, istesen bütün gezegeni, bütün “gevrekleri”, gelmişi, geçmişi kapsayacak kadar büyük ve bir o kadar da sadece senin dünyan.

Eğlenceli olacak mı? 

Yaşayarak göreceksin. 

Yaşadıklarını sadece kendine anlatmaya dayanacak mı bedenin, ruhun?

Aslında sadece sen olmayacaksın işte “bu yüzden”. Sen kendin, aslında herkesin yansıması olacaksın. Herkeste bir parçan olacak, bir parça nefesin ve bir parça nefsin. Herkesin de sende tabii.


Hiç bir zaman başka bir yer mümkün olmayacak. Sadece “orası” etrafında dönecek gördüklerin ve aldığın nefes. Ama hiç bir zaman herkesle paylaşmayacaksın onları. Herkesle paylaşacaksın çünkü.

Yalnızlığında ve yalınlığında o parça hep olacak. Yaşayıp gördüklerin hep nefes gibi olacak yanında, ardında. Olmazlarsa olmayacak. İnsanlar, nefes, güneş.

kimbilir, belki oyunda iyi çıkar.

(snop musun ne?)