16.12.10

Hatay mı?



asi.


Herşeyi anlıyorum da bilgisayar ekranına bakarken kendini bir anda google maps'ten Hatay-İstanbul arası şehirlere bakıp, arada kalanları hayal eder halde bulmak ne demek oluyor?





13.12.10

Allianoi yok oldu, peki sıradaki?

en güzeli yer altındaki Allianoi.


Bizler, henüz Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun ‘Allianoi diye bir yer yok, orası antik kent değil’ açıklamasına şaşırıp hayıflanırken Allianoi’un üzeri kumla örtüldü bile. Gelecek nesillere aktarılacak, gerektiğinde kolayca baraj suları altından çıkarılacak (!?) denerek, bilimsel heyetin söyledikleri tamamen yok sayılarak üzeri kumla kapanan ve ardından sular altında kalacak ‘oradaki’ antik kent Allianoi, artık yok.

Günümüzde Türkiye’de nedenini kimselerin anlayamadığı bir talan politikası var. Çevre ve kültür talanı ise bunlardan sadece biri. Yok edilen arkeolojik sit alanları, restore edeceğiz denilerek kapatılan ama bir türlü yenilenemeyen sanat mekanları var. Barajlar ve köprülerle yok edilmek istenen yeşil alanlar var konuşulması tabu olan ve hakkında konuşanın da başbakanca ‘çapulcu’ ilan edildiği. 21. yüzyıl dünyasında Türkiye, arkeolojik kalıntıları tüm dünya geçmişini aydınlatabilecek düzeyde iken bunu yadsımayı tercih eden ülke benim gözümde. Diğer ülkelerin, herhangi bir kalıntıya verdiği değeri görmezden gelen ülke. Kültürel mirası önemsemeyi ‘boşluk’ sayan yöneticilerin var olduğu; benim kültürel mirasıma duyduğum saygı ve merakı bünyesinde zerre barındırmayan, bana ait olanı yok ederken fikrimi sormayan, çıkardığım sese de  ‘Herkes kendi işini yapsın’ ukalalığını gösterenlerin Çevre ve Orman Bakanı olduğu, ‘Elimden birşey gelmez’ diyenlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı yaptığı ülke. Aslında yapılacak baraja değil ‘zihniyete’ karşı ses çıkarmaya çalışan fakat seslerini iktidarın gücü yüzünden hep ‘baraj istemeyenler’ olarak duyurmuş insanlarda var benim yaşadığım yerde. Allianoi’nin bir kısa uğraşla, ‘devlet babanın’ desteğiyle korunabileceğini söyleyen, alternatif koruma yöntemlerini kafa patlatıp ortaya çıkaran  bilim insanları da var. Tabii hiç bir getirisi olmamasına rağmen ısrarla yapılmak istenen baraja alternatif çözüm önerileri sunan insanlarda var.

Allianoi , Zeugma ve diğerleri yok oldu, Hasankeyf kavgası devam ediyor. Peki ya sıradaki?


3.12.10

Hangi İnsan Hakları? ‘Erkeklerin sevgisi her gün, 3 kadını öldürüyor!’





Türkiye’de, yani henüz açlıkla boğuşan, sadece yaşamaya çalışan ya da insanların bazen ‘insan’ olarak görülmediği ülkede, insan hakkı kavramının henüz ‘üst seviyede’ algılandığı, hakkının olduğunun farkında olmayan insanlar varken, Documentarist hepimize insan haklarını yeniden hatırlatmaya, fark ettirmeye girişiyor.


Documentarist’in düzenleyicisi olduğu İstanbul Belgesel Günleri'nin ilk kez geçen yıl yan etkinlik olarak düzenlenen 'Hangi İnsan Hakları?', bu sene çerçevesini daha da genişletiyor. Geçen yıl ‘Cezaevi’ konusuna eğilmiş, konuyla ilgili filmler göstermiş, Viva Palestina konvoyundan konuklar ağırlamış ve ölümünün 25. yıldönümünde Sırrı Süreyya Önder'in sunumuyla Yılmaz Güney’de anılmıştı 10 Aralık İnsan Hakları günü vesilesiyle 8-11 Aralık 2010'da üç ayrı mekanda gerçekleşecek bu seneki etkinliğin ana teması ise ‘Kadına yönelik şiddet ve onunla mücadele biçimleri’ olarak belirlendi. Programda Türkiye'de ilk kez gösterilecek olan filmler, önemli konuklar, aktivist film üreten kolektiflerle söyleşiler, panel ve gündelikçi kadınlarla ilgili bir forum tiyatro etkinliği yer alıyor. Etkinlikler bu sene Cezayir Restaurant, Tütün Deposu ve Hollanda Konsolosluğunda gerçekleşecek.


Etkinlik kapsamında, Burmalı muhalif lider Aung San Suu Kyi ile ilgili yeni bir belgeselin de aralarından olduğu uzunlu kısalı 30'a yakın film gösteriliyor. Filistin'de bir İsrail buldozerinin altında kalarak can veren Rachel Corrie'nin dokunaklı hikayesinin anlatıldığı ‘Rachel’, Özlem Sulak'ın İstanbul'da ilk kez seyirciyle buluşacak ‘12 Eylül’ adlı filmi, tanınmış video sanatçısı Hito Steyerl'in Türkiye'de hiç gösterilmemiş ‘Kasım’ (November) adlı sarsıcı çalışması, Locarno başta olmak üzere bir çok saygın festivale seçilen İsveç yapımı ‘Geçmiş Seni Çağırıyor’, Hangi İnsan Hakları? etkinliğinde yer alan filmlerden bazıları.




Burma'nın Korkusuz Leydisi Aung San Suu Kyi

Burma'da askeri cuntaya on yıllardır meydan okuyan ve geçtiğimiz günler ev hapsi sona eren Aung San Suu Kyi, bir belgesele konu oldu. Aung San Suu Kyi - Burma'nın Korkusuz Leydisi adlı film, "DOCUMENTARIST - Hangi İnsan Hakları?" kapsamında İstanbul seyircisiyle buluşuyor. İlk gösterimi 8 Aralık Çarşamba Saat 20:00’de Cezayir Restaurant’ta yapılacak.




Cesur bir direnişçi: Rachel Corrie

23 yaşında Gazze'de Filistinli bir ailenin evinin yıkımına karşı barışçıl eylem düzenlerken bir İsrail buldozeri tarafından ezilerek öldürülen Rachel Corrie, çağımızın en cesur kadın kahramanları arasındaki yerini çoktan aldı. İsrail asıllı Fransız vatandaşı usta belgeselci Simone Bitton'un, Uluslararası Dayanışma Hareketi üyesi Corrie'yi yazdığı günlükler ve arkadaşlıklarının tanıklıkları üzerinden anlatan Rachel'in festival gösterimleri İsrail lobisi tarafından sürekli engellenmeye çalışılmış, ancak film insancıl karakteriyle gösterildiği her ortamda büyük yankı uyandırmıştı. 9 Aralık Perşembe akşamı Saat 20:00'de Dutch Chapel'de izleyebilirsiniz.


Adalet İçin Tarafım: Pınar Selek’in Yanındayım ve Kadınlar Grevde isimli kısa belgeseller, Türkiye’deki insan hakları kavramının ne durumda olduğuna biraz daha yakından bakmayı sağlıyor.


Çocuk Gelin isimli belgesel erken yaşta ve zorla evlendirmelerin insan hayatı ve toplum üzerindeki etkilerini gösteriyor. Sosyal Demokrasi Vakfı da (SODEV) 2008 yılında Türkiye’deki çocuk yaştaki zorla evlendirmelere karşı farkındalık sağlamayı hedefleyen ‘Evlilik Değil, Evcilik’ isimli kampanyayı Diyarbakır, Şanlıurfa ve İzmir’de yürüterek konunun TBMM gündeminde konuşulmasını sağlamıştı. Çocuk Gelin isimli belgeselde de yurt dışında yaratılan çocuk gelin kavramı üzerinde duruluyor.


“Erkek Egemen Sistemde Şiddetle Mücadele”

Heteroseksüel erkek egemen toplum tarafından kadına yöneltilen şiddet karşısında örülen mücadele biçimleri; kadın ve eşcinsel direnişlerin örnekleri, örgütlülüğü ve yaratıcılığı üzerinden yükseltilen dayanışmanın tarihine odaklanan panel, şiddet karşısında inşa edilen, diriltilen, yenilenen deneyimleri kadınların yaşam olanakları üzerinden tartışmaya açmayı, kadınların özgürlüğü ve eşitliği mücadelesi ekseninde değerlendirmeyi hedefliyor. Etkinlik 11 Aralık Cumartesi günü Saat: 19:00’da Tütün Deposunda gerçekleşecek.


Katılımcılar: Nihal Kuyumcu (İstanbul Üniversitesi), Habibe Yılmaz Kayar (KAHDEM - Kadınlara Hukuki Destek Merkez Derneği), Filiz Karahasanoğlu (Mor Çatı gönüllüsü),Esen Özdemir (Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu), Zeynep Özdal (KİHEP: Kadının İnsan Hakları–Yeni Çözümler Derneği), Eylem Çağdaş (Kadın Kapısı)
Moderatör: Gülnur Elçik


Söz, aktivist filmcilerde













Filmmor Kadın Kolektifi, Lambdalı Kadınlar, Özgür Açılım Kolektifi gibi belli alanlarda filmler üreten sinema kolektifleri son çalışmalarını paylaşarak hem kendilerini hem de kendi dünyalarındaki sorunları anlatıyorlar.


Bazı insanlarca şimdiye kadar aslında hiç ‘var olmamış’, bazıları tarafından ‘bilinmiş’ ama uygulanmamış, kiminin ise artık hatırlamadığı İnsan Hakkı kavramını tekrar hatırlamamız, yeniden öğrenmemiz gereken bu çağda ‘Hangi İnsan Hakları?: Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü sonrasında bizleri tekrar düşünmeye ve konu hakkında ufkumuzu açmaya çağırıyor, sadece insan olmanın hak sahibi olmak için yeterli olduğunu hatırlatıyor.