30.7.10

Sansüresansür.



Sansür.

Yasaklananlar.

Aslında birilerinin senin hayatın  adına  karar vermesi, sansürlenen ürünleri görmemenin bünyene daha çok fayda sağlayacağı (?) düşüncesi  ile hareket eden baskıcı-yönetici-güdücü unsurun getirilerinden yalnızca biridir. Güdülmeye ihtiyaç duyan toplum için ise tam bir devadır..

Başka bir  değişle yöneten sınıfın, yönetilenlerin sosyal hayatına bire bir müdahalesidir. Sansür birinin size “oraya gitme, buraya girme, şurayı görme” demesi ile eş değerdir.
Sansürün bir çok çeşidi vardır. İşin sırrı,  hayatında nelerin sansürlendiğinin farkına varmandadır. TİB’in hiçte işi olmadan  şimdiye kadar   6231  siteyi kapatmış/sansürlemiş olması tesadüf değildir. Sitelerin içeriklerinde türklüğe hakaret, pornografi unsurları barındırdıkları gerekçeleriyle kapatılıyor olması büyük bir tehlikeyi işaret ediyor.

Birileri, senin iç dünyanı manüpüle etmek derdinde.

İnternet, insanları bir taraftan tek tip haline getirmenin en meşru yolu iken  bir diğer taraftan da  geleceğimizin özgür dünyasını yaratmaktadır. Herkes istediği veriye isstediği site üzerinden ulaşabiliyor olmalıdır.  Halbuki birilerinin verdiği kararlarla kapattıkları sitelerin bize işaret ettiği veri, senin bireysel karar verme yetini yok saymakta olduklarıdır.

Devlet eliyle demokratikleşme/demokratikleştirme çalışmalarının hız kazandığı, darbe yasasını çöpe atmak kavramıyla bu kadar yakinen tanıştığımız bu günlerde hala sansürlenen sitelerin varlığını koruyor olması, sansüre karşı devlet kanadından  yapılan “şaka” sınıfına dahil edebileceğimiz açıklamalar, aslında sadece “şakacıktan” demokratikleşme yolunda olduğumuzun, en açık kanıdı değil mi? İçerisinde kandırmacaa-şaka barındıran anayasa değişikliğine nasıl birileri evet, birileri hayır  diyorsa sende sansüre karşı tarafını belli et.

Birileri senin yerine karar veriyor. Sen güdülmeyi göze alıyor musun?

Eğer hayır diyorsan, 17 Temmuz Cumartesi günü saat 17’de “yine” Taksim Galatasaray Meydanında.

Ama bu kez başka sloganlarla.



Hiç yorum yok: